در این سلسله مطالب قصد داریم با خاطرات و داستانهای کوتاه طنزآمیز به زبان ترکی مهمان شما باشیم. این داستانها و متون برگرفته از حکایات واقعی و طنزآمیزی است که به ما برای آموزش زبان ترکی استانبولی کمک می کند. 


داستان اول مربوط به دهاتی متدین بایبوردی است:


Bayburtun köylerinden saf bir vatandaş, köyün imamından dinini tam uygularsa bütün kapıların kendisi için ahirette açılacağını, her şeyin onun hizmetinde olacağını duyması üzerine, düzenli bir müslüman hayatı sürdürmeye karar vermişti.
Hayatı boyunca köyünden dışarı hiç çıkmamış bu vatandaş, bir kaç yıl sonra hacca gitmek istediğinde, aslında ilk defa olarak köyünden uzaklaşıyordu. Havaalanına gider ama giriş kapısına yaklaşırken kapıların kulpu olmadığını farkedince nasıl açacağını düşünürken kapının açıldığını görünce çok şaşırır. Bu nasıl olur diye düşünürken, ‘olsa olsa dininin tüm olduğundan oluyordur, hoca da öyle sölememişmiydi?’ diye düşünür!
Kendiliğinden açılan kapıdan içeri girer ve tabelaları takip ederek ilerler ve farkında olmadan yürüyen bandın üzerine çıkar. Nereye gideceğim diye düşünürken yerin hareket ettiğini ve onu ileri götürdüğünü görür. ‘Allah Allah’ der! ‘demek ki yüce rabbim mükafatlandırmaya başlamış beni!’ diye düşünür. Tuvalete gittiğinde ışıkların onu gördüğünde kendiliğinden yandığını ve tam elini yıkayacakken musluktan suyun aktığını görür ve ‘Evet! Galiba ben oldum artık! Böyle de olmalıydı zaten! Bak, her şey bana hizmet eder vaziyette!’ der kendine kendine. Medinede camide namaza gider ve hayranlıkla caminin gümbetlerine bakar. Namazını kıldıktan sonra dua etmek ve şükr etmek için elini ve başını göğe kaldırdığında, az önce gördüğü gümbetlerin yerine gök yüzünü gördüğünde artık pek de şaşırmamıştır.
‘Ey güzel Allahım, sana şükürler olsun. Demek ki ben istenilen mertebeye geldim. Artık ben de evliya sayılırım herhalde’ der ve daha yavaş sesle kendine kendine ‘bu seviyede kolaylık, efendimiz peygambere bile sağlanmamıştı bildiğim kadarıyla!’ mırıldanır.
Oradan doğrudan peygamberin kabrine gider ve gelince ellerini iki tarafa açarak ve göğsünü gererek bağırır: Ya Resulüllah, bak bakalım kim gelmiş!!!

 

 

برای دریافت خدمات ترجمه به/از ترکی استانبولی با ما در تماس باشید: 33344376-041

روزهای کاری: شنبه الی چهارشنبه 9 صبح الی 4 بعد از ظهر

پنجشنبه ها: 9 صبح الی 2 ظهر

برای تماسهای ضروری: 09146140978

 

دفتر ترجمه رسمی خانم همای امیرفاطمی ارائه کننده خدمات ترجمه رسمی و غیررسمی مدارک در سریعترین زمان ممکن (حداکثر دو هفته)

 

داستان دوم مربوط به ماجرای معامله ای است که بین دو دهاتی اتفاق افتاده است:

 

Köylünün biri traktörle şehre gidiyormuş. traktöre bağlı yarı romörkte gübre götürüyormuş.
Yolu üzerinde aynı istikamette yürüyen bir köylüsünü görünce, onu da bindirmiş.
Sonradan binen zat, bir süre sonra bizim traktörlü köylüye sormuş: "Ahmet, traktörü bana verirmisin?!" diye.
Ahmet olayın gırgırında olacak ki "Neden olmsaın? sen o gübreden bir dolu avuç ye de traktörü kap!" diye cevap vermiş.
Adam bir an için romörkteki gübreyi gözden geçirdiği gibi, avucunu doldurup, ağzına tıkamış. yemiş.
Ahmet bunun üzerine traktörü teslim etmek zorunda kalmış tabii. Fakat "Mahmut! ben seni köylümsün diye yoldaş olarak bindirmiştim. sen de beni bindir bari. nasılsa istikametimiz aynı." diye ricada bulunmuş. Mahmut da bu isteği geri çevirmemiş, bindirmiş Ahmedi.
Şimdi traktörünü kaybetmiş olan Ahmet çok mutsuz ve kederli. Mahmut ise düşünmeye başlamış. "Ulan köye dönünce köylü sormayacak mı bu traktörü nasıl aldın diye. ben de söylemezsem, Ahmet, boku yedi de öyle aldı diyecek! ondan sonra köylü tükürükte boğmaz mı adamı? en iyisi ben bunu geri vereyim." diye efkarlanmışmış. Düşünmenin sonucu bu ya, Ahmete dönerek "Ahmet, traktörünü istiyormusun?" diye sormuş. Ahmetin gözleri parlamış "istemezmiyim?" diye söyleyerek, oturduğu yerde ayağa kalkmış.
Fakat Mahmut daha kurnazmış. İşi sağlama bağlamak istemiş olacak ki "O arkadaki gübreden bir dolu avuç ye bakayım" demiş.
Ahmet bir gübreye bakmış, bir de direksiyonu Mahmutun elinde hır hır ederek ilerleyen traktöre. "Ulan gübre adamı öldürse, bu eşeği şimdiye kadar öldürmüş olurdu. yiyelim de malımıza sahip çıkalım" diye düşündüğü gibi, avucunu doldurup, yemiş.
Ahmetin bu hareketi üzerine yine yerlerini değiştirmişler. Ahmet direksiyon başına, mahmut ise şöfor koltuğunun yanındaki oturma yerine geçmiş. Yine uzadıkça uzayan yollarına devam etmişler. bir ara Ahmet bakmış ki Mahmut çok mutsuz. hem de derin efkarlara dalmış gitmiş.
"Mahmut, kardeşim sana ne oldu? nedir seni bu kadar mutsuz eden? yoksa traktörü kaybettiğine mi üzüldün? ama zaten traktöre para vermemiştin ki?" diye sormuş Ahmet.
Mahmut ise şöyle cevap vermiş:
"Hayır, hayır. traktörü kaybettiğime filan değil de, düşünüyorum, düşünüyorum da, biz bir alış veriş yaptık. İlk başta senin traktörün vardı. benim ise yoktu. şimdi yine senin traktörün var, benim ise yine yok. tamam diyorum, parasal her hangi bir işlem yapmadık. sonucunda da ikimizin de ilk baştaki durum ve konumlarda olmamız gayet normal. ancak anlamadığım şey şu: durduk yerde boku neden yedik ki? bunun açıklamasını yapamıyorum kendime!"

 

 

 

جمله ای که باعث نجات جان یک ارمنی در برلین شد: شیمدی بوقی یئدیک!!!
خانواده پشتمالچیان در سالهای قبل از وقوع جنگ جهانی دوم از باکرکؤی استانبول به برلین کوچیدند. چند سال بعد جنگ جهانی آغاز شد و درحالیکه در سالهای نخست همه چیز به نفع آلمان هیتلری پیش می رفت، ورق طوری برگشت که در تابستان سال 1945 نیروهای جلودار ارتش سرخ وارد برلین، پایتخت المان شدند. شهری که خانواده پشتمالچیان در آن زندگی می کردند.

 

Olayın kahramanları 1930'lu yıllarda bakırköy'den berlin'e göç eden peştemalcıyan ailesi'dir. Aile, almanya'da düzenini kurar ve işleri de gayet iyi gitmektedir lâkin bu dönemde ikinci dünya savaşı patlak verir. Hepimizin bildiği üzere ilk başlarda almanya lehine devam eden savaş daha sonra naziler için bir yıkım hâlini alacaktır. 1945 yılının mayıs dönemlerinde kızıl ordu, berlin'i işgal eder. Sovyet askerleri her yeri yağmalamaya başlarlar. Tecavüzlerin, yargısız infazların ardı arkası kesilmez.
Sovyet yönetimi de berlin'deki bütün ev ve dükkanların kapılarının sovyet askerlerine açık hâlde durmasını emreder. Peştemalcıyan ailesi'nin dükkanları da bu emir üzerine kapı açık şekilde beklemektedir. Bu halı mağazasının arkasındaki iki göz odada yaşayan aile, işgal günlerinde bir gün iki sovyet askerini bulurlar karşılarında. Aram peştemalcıyan ve eşi ne yapacaklarını şaşırmış hâldeler iken askerlerden biri, ailenin genç kızına yaklaşır ve aram, babalık güdüsüyle askerin üzerine atılır. Diğer asker hemen silahını aram'a doğru uzatınca aram'ın ağzından hayatını kurtaracak o kelimeler dökülür:
"Şimdi boku yedik!"
Sovyet askeri bir anlık şaşkınlıkla ondan aynı cümleyi tekrar söylemesini ister ve aram bu cümleyi tekrarlar. Asker, silahını indirip aram'a sarılır ve "biz kardeşiz" der. "Türk müsün?" diye sorar asker aram peştemalcıyan'a ve "evet" yanıtını alınca kendisinin de bir tatar türkü olduğunu söyler. Aile derin bir nefes alır. Tatar askerler bu aileye zarar verilmemesi konusunda diğer askerleri uyarır. Nihayetinde ailenin başına hiçbir şey gelmez.
Yıllar sonra bir gün aile bu olayı bir türk gazeteciye anlatır ve yaptırabilirlerse bu sözü türk hat sanatıyla levhalaştırıp dükkanlarının duvarına asmak istediklerini söylerler. Gazeteci istanbul'a döndüğünde soluğu ünlü hattat emin barın'ın yanında alır. Hikâyeyi baştan sona anlatır. Olaydan etkilenen emin barın, "şimdi boku yedik" cümlesini hat sanatı ile yazıya döker. Kenarları süslenen levha, almanya'ya peştemalcıyan ailesi'ne gönderilir.

 

 

برای دریافت خدمات ترجمه به/از ترکی استانبولی با ما در تماس باشید: 33344376-041

روزهای کاری: شنبه الی چهارشنبه 9 صبح الی 4 بعد از ظهر

پنجشنبه ها: 9 صبح الی 2 ظهر

برای تماسهای ضروری: 09146140978

 

دفتر ترجمه رسمی خانم همای امیرفاطمی ارائه کننده خدمات ترجمه رسمی و غیررسمی مدارک در سریعترین زمان ممکن (حداکثر دو هفته)

 

1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 میانگین 0.00 (از 0 رای)

 

سلام هموطن، به سایت ایرانیان استانبول خوش آمدید. جهت ترجمه رسمی ترکی استانبولی ارزان، فوری، رسمی و غیررسمی در سراسر کشور و نیز خارج از کشور، راهنمایی و همراهی و انجام تمامی امور به خرید ملک و مستغلات در استانبول، گردش و تجصیل و اقامت در خدمت هموطنان گرامی هستیم...